Yabanıla Meyleden Bireyciler’in Yirmi İkinci Bildirisi

Yabanıla Meyleden Bireyciler Torreon

Maldicion Eco-extremista’da yayınlanan, Yabanıla Meyleden Bireyciler’in yirmi ikinci bildirisinin türkçe tercümesi.


“Ölmeyi bekleyenler beklesin.”

T.

Ve bekleyenlere ve saldırıda ölmek için “mükemmel” anı bekleyenlere izin verin… Vatandaşın tadını çıkardığı sessizliği ve huzuru yeni baştan kırarız. Görünmez tehdit gibi hareket edip komplo kuruyoruz biz, ve evet, ITS Torreón’da etkindir.

Uygarlık ilerlemesi ve onun sadık uşakları onu yayarak ve mükemmelleştirerek, adım adım ilerliyor. Artık modern insanlığın tekno-endüstriyel uygarlığa düşman olacağına umudumuz yok, çocukluğunda hayal ettikleri geleceğe onları getiren her teknolojik ilerlemeyi takdir ettikleri her zamankinden daha fazla görünüyor: evet, şu uçan arabalar ve robot uşaklar ile. Tek konu şimdi o konuda ufak bir değişiklik olmasıdır – şimdi insanlar makinelere hizmet ediyor, bedenleri onlara köle buluyor. Onların zihinleri artık sosyal ağlarda günlerini planlamasına izin veren elektronik cihazlarından kendilerini ayıramıyor. Birçoğu için en zeki olan, dinle ilgisi olmayan türlerin tümü arasında üstün varlık, “insanlar”, şimdi kendi icatlarının kölesidir. Ve onların insan merkezli vizyonunda, gelecekteki teknolojik gelişme devam ettiği müddetçe diğer türlerin ve Yeryüzü’nün yok edilmesi büyük önem taşımıyor.

Muazzam teknolojik gelişmelere ve yakın gelecekte onu pekiştirecek ve mükemmelleştirmeyi amaçlayan yapay bu inat halinde, hepten yapaylık eğiliminde olan bu insan ilerlemesi üzerinde savaş ilan etmeye karar veren bizler varız. Kır tekno-endüstrisinin Vahşi Doğa’nın her izini yok ettiği bir dünyada yaşamak isteyeceğinden buna karşı çıktık. Uygarlığın bizim için hazırladığı hayatı reddetmeye karar verdik. Doğumdan itibaren insan, tekno-endüstriyel medeniyetin “iyi” fikrinde olduğu değerlere bağlı şekillenir. Bu iyilik ve kötülük kavramlarını reddediyoruz. Ahlakın ne fikrine ne de uygulamasına bağlı kalıyoruz. Bu nedenle insanoğlunun doğayı yok etmeye ve onun mekânında yapay inşa etmeye çabaladığını gördüğümüzde, onlara saldırırken herhangi bir endişe hissetmiyoruz. Bu savaş ne insan türü için ve nede sosyal ilişkilerin yeniden yapılandırılmasını istediğimiz için değildir. İnsanın doğayı sevmesini istemiyoruz. Bu insana ve onun birçok konseptine, temsiline ve kurumlara karşı savaştır. Yani, tamamiyle uygarlığa karşı bir savaştır.

Birçok araç sayesinde, tekno-endüstriyel uygarlık hiper-uygarlığın zihinlerinde eleştiri kapasitesini geçersiz kıldı. Uyanmak, işe veya okula gitmek, çalışmak, eve geri dönmek, uyumak, her ve herhangi bir şey sorgulamadan her gün onlar için bu ikinci-doğa. Modern insanların neye dönüştüğüne dair bir soru yok. Belki çok fazla canlı ve sevinç dolu hissediyorlar. Onları sadece otomat olarak görüyoruz. Sadece uygarlığın kendisine sorgulamadan veya karşı çıkmadan dayattıkları bir sonraki eğilimi beklemektedirler. Ve elbette ki çeşitli araçlarla uygarlık komutalarını yerine getirirlerken, Yeryüzü ’nü ve onun üzerinde yaşayan her şeyi yok ediyorlar. Fakat hiper-uygar yalnız kendi bira ve sanal gerçekleri varsa önemserler. Arabalara binerlerse ve sayısız cep telefonuna hayran olduysalar onlar için ormanlar ve sık ormanların tahribatı nedir ki. Bunların hiç birini önemsemezler. Öyleyse, neden acınacak hayatları ile ilgilenmeliyiz?

“Gelişigüzel Fraksiyon” ve “Gizli Vaşak Grubun Öfkesi” (aynı zamanda ITS üyesi olan) kan kardeşlerimiz On sekizinci Tebliğinde şunları söyledi:

İnsanlar yerleşik hayata geçtiğinden beri, Kendilerini yok olmaya mahkûm ettiler. Bu dünyanın daha fazla insana ihtiyacı yok. İçinde yaşamı sürdürmek için insan kalmasına gerek yoktur. Daha güzel bir dünya görmek için insanoğlu yok olmalı. Hâlâ mümkün olmasına rağmen bunun çok uzak olduğunu biliyoruz. Şahsen insan kitlelerinden kurtulamayacağımızı biliyoruz, ancak Yeryüzü devam ettiği sürece, Elimizden geldiği kadar insan kitlelerinin büyük bölümünü öldürmeye çalışacağız. Bu yüzden en varlıklı semtlere saldırıyoruz.

Dünyanın insanlara ihtiyacı yok. Çevresel konularda çalışan hiç kimse onun kurtarıcısı olmayacaktır. İnsan, Yeryüzü ’nün kurtarıcısı değil, onun yok edicisidir. Modern insan bunu yapmak için her türlü yolu kullanacağından Tanrıyı oynamakta ısrar eder. Şimdi onun yenilikçi bilimleri modern insanı “Tanrı” ya yakınlaştırıyor, öyle ki kendisinin biri haline geldiğini veya zaten ilahi hissettiğini hissediyor. Bunun için insanları kronik hastalardan kurtarmak ve teknolojik yeniliklerle daha iyi yaşam kalitesi elde etmek için hümanist bayrağıyla ortaya çıkan yeni bilimler, nanoteknoloji ve biyoteknolojiyi kullanıyor. Fakat modern insan o kadar programlanmıştır ki, bilimi sorgulamayı bile çalışmaz. Hiçbir şekilde masum değildir, özel ilgi onun arkasındadır. Bakar ve bilimin vaat ettiği “daha rahat” yaşamın var olan her şeyde gerçekte yapay olarak nasıl olduğunu düşünebiliriz. Bu modern toplumdaki iletişim sosyal ağların ortaya çıkışı ile “daha kolay” hale geldi, ancak bunun sonucu ne oldu? Cep telefonunun ekranına bakmadan iki adım yürüyemeyen sayısız hiper-uygar insanlar. Dolayısıyla “kolaylık” karşılığında yapay eğilimli bir aktivite gelir. Böylece şunu soruyoruz: Sosyal paylaşım ağlarındaki diğer insanlarla iletişim nasıl gerçek? Bu akıllı telefonlar bağımlılık yaratan öneri “kolaylık” mı? “Kolaylık” karşılığında ona sunan nesne üzerinde bir bağımlılık vardır.

Daha önce yazdığımız gibi, uygarlık modern insanın önceden planlanmış yaşayacak hayata sahiptir. Uygarlık yapılarının tümü insanların tamamen uysal ve itaatkâr olabilmesi için çalışır. En azından Meksika’da, en önemli yapılardan biri, uygarlığın seyrini sürdürmesini sağlayan Kilisedir. Kilise ahlakın yayılması ve Tanrı korkusu yoluyla uygarlığa teslim aracı olarak katkıda bulunur. Beş yüz yılı aşkın bir süredir, insanlara iyi ve kötünün ne olduğunu anlattı. Beş yüz yılı aşkın bir süredir eskiden kalma yerlilerin tanrılarından istifade etti ve Batılı Tanrı’yı halkın inançlarına yerleştirmiştir. Onların Batılı Tanrısı bizi korkutmuyor, eskiden kalma yerli halkın inançlarını canlı tutmaya çalışıyoruz. Bu inançlar Batılılaşmış modern insanların zihninde anlaşılamayacak. Atalarımızın yaptığı gibi, kiliselerine sızdık ve onlara kendi Tanrılarına alay ettiğimizi hatırlatacak bir şey bıraktık:

– 20 ve 30 Aralık 2016’da, Torreón şehir merkezinde bulunan bir kiliseye, biri ev yapımı bir sigorta ile ve diğerleri ise zamanlayıcıyla çalıştırılan, iki kundakçı aygıt bıraktık. Bunlara ne olduğunu bilmiyoruz. Saldırıların sinir bozduğu ve iki cihazın varlığının basın ve yetkililer tarafından susturulma ihtimali çok yüksek.

its torreon

Birçok modern insanın medeniyeti ileriye götüren bayağı arzularını yerine getirmek için benimsediği “girişimci” söylemden nefret ediyoruz. Bunlara güzel bir araba satın almak, güzel bir ev almak, en büyük ve en pahalı saati almak ve en önemlisi ekonomik başarıyı elde etmek gibi amaçlar dâhildir. Bu vesileyle Meksika’da az bilinen, ancak gün geçtikçe büyüyen bir şirkete saldırmaya karar verdik. Yani, Tüketime iten ve Nanoteknolojinin ve biyoteknolojinin hiper uygar kişinin “yaşam kalitesini” geliştirmesine yardımcı olacak “mucizevi” ürünleriyle mükemmelleştiren bir firma olan, Sanki Şirket’inden bahsediyoruz. Öyle görünüyor ki şirket liderleri kullandıkları girişimci söylemle daha fazla mide bulandırıcı olamazlar. Bu onlara önemli olan tek şeyin başkalarına kuşkucu ve aldatmacaları ile daha fazla kar üretmek olduğunu açıkça göstermektedir. Nanoteknolojik ilerlemenin Vahşi Doğa’ya Fabián Meléndez, Jaime Ortega, Gerardo del Castillo ve María Cassasa’nın yarattığı zarar nedir? Onların umurunda olmadığı çok açık. IPad Tablet’i sevmeyi beyan eden birinin hayatına ne gibi saygılarımızı sunabiliriz? Evet, Castillo ve Casassa, sizin hakkınızda konuşuyoruz. Sanki üyeleri iyisimi dikkatli olun. Umarım hiç eko-aşırıcı şimdiye kadar düzenlediğiniz “Zirveler”e katıldı ve siz hatta fark etmediniz.

– 1 Şubat 2017’de, birçok polis birliği Torreón Coahuila’da seferber edildi. Sebep: ticari bir alanda bir bomba uyarısı var. Bu bildiri vasıtasıyla bu seferberliği yaratan paket bomba yerleştirme sorumluluğunu üstleniyoruz. Basın toplumun günlük düzenine yönelik bir saldırı söz konusu olduğunda her zamanki gibi yalan söyler. “Siglo de Torreón” sahte bir bomba olduğunu söylüyor. Biz bu yorumu çürütmek için buradayız. Paket, Torreón’daki Sanki müdürü tarafından açılmasının ardından patlamaya yönlendirildi: Fabián Meléndez. Bu nedenle cihaz Sanki ofisleri dışına bırakıldı. Ne yazık ki paket güvenlik güçlerine ihbar edilen biri tarafından bulundu ve muhtemelen daha çok devre dışı bıraktı. Sahte bir bombayla ilgisi yoktu, bu gerçekti. Belediye polisi niçin SEDENA’nın (Milli Savunma Sekreterliği) gelmesini beklemedi ve paket ile yeri bırakmayı yeğlemeyi seçmedi? Açıkçası sahte bombayla ilgili hikâye seçim yaklaşımı açısından daha elverişli bir hikâye. Meléndez içerisindeki paslı çivilerin vücuduna delinmesi ile patlayan bir paketi hak ediyordu. Bu sefer işe yaramadı, ancak ilerleme ve başarı adına Dünya’ya saldıranlar tarafından bunun bitmediği hatırlansın.

its torreon

its torreon

Komplo kurmaya ve saldırmaya devam edeceğiz. Eko-aşırıcılık genişliyor. Şehirlerde saklı ve en uzak dağlarda hepimiz içinde vahşi kükreme hissediyoruz. Nihai sonuçlara, son eko-aşırıcı öldürülene dek, ki bunu aklınızda bulundurun: Vahşi Doğa kendi intikamını alacak!

Vahşi Doğa’nın aşırı ve gelişigüzel savunulması için!

Paket-bombalarını çoğaltalım!

Hiper-uygarlığa terör ve ölümü için!

Eko-aşırılık ve gerçek nihilist terörizmin genişlemesi için!

ITS’nin Şili, Jalisco, Meksika Şehri, Meksika devleti, Brezilya ve Arjantin üyeleri ile suç ortaklığı ve bir kucaklaşma!

İtalya’daki nihilist teröristler ile kan bağının suç ortaklığı!

Yabanıla Meyleden Bireyciler – Torreón

Gizli Çakmaktaşı Bıçağı Klanı

Torreón, Şubat 2017

This entry was posted in General and tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , . Bookmark the permalink.