“Havaya uçuracağız her şeyi!” diyerek söz aldı Irimiâs boğuk bir ses tonuyla, sonra da çınlayan sesiyle hınçla yineledi: “Her şeyi havaya uçuracağız! Onları birer birer havaya uçuracağız” -Petrina’ya döndü- “ödlek solucanlar. Herkesin ceketinin cebine bir tane! Şunun,”–başparmağıyla yan tarafı gösteriyordu- “cebine. Şuradakinin de” -gözüyle soba tarafını işaret ediyordu- “yastığının altına. Baca deliğine. Paspasların altına. Avizelerin tepesine. Kıçlarının deliğine!”
Tezgâhtarla garson kız, tezgâh gerisinde birbirlerine sokulmuştu. Müşteriler ürkek ürkek birbirlerinin bakışlarını aranıyordu. Petrina, katil gözlerle tartıp duruyordu onları, “Köprüleri. Evleri. Bütün kenti. Parkları! Öğleden önceleri! Postaneyi! Azar azar güzel güzel, her bir şeyi…” Irimiâs, sigaranın dumanını dudağını büzerek üflüyor, kadehini bira birikintilerinde bir oraya bir buraya itip duruyordu. “Çünkü bütün bu olup bitene nihayet bir son vermek gerekiyor” “Öyle ya, nemize gerek bunca belirsizlik?!” Petrina coşkuyla sallıyordu başını. “Adım adım ilerleyerek havaya uçuracağız!” “Kentleri. Peş peşe!” diye sürdürdü Irimiâs coşkuyla.aKöyleri. En izbe kulübeleri bile!” “Bo:mm! Bomm! Bomm!” diye haykırıyordu Petrina ellerini sallayarak. “Duyuyor musunuz artık?! Sonra, fısss! Ve her şeyin sonu, beyler.”