Hıristiyanlığa Devlet’in temeli olarak karşı çıkanlarla aynı kişiler, yani sözde Hıristiyan Devlet’e karşı çıkanlar ahlakın “toplumsal yaşamın ve Devlet’in temel direği” olduğunu tekrarlamaktan bıkmıyorlar. Sanki ahlakın egemenliği kutsalın tam bir egemenliği, bir “hiyerarşi” değilmiş gibi.
…[İ]nsan kanunu, tüzüğü kendi içinde taşımalıdır ve yasal olarak en çok kandırılan en ahlaklı olandır. Katolik yaşamdaki neşenin son zerresi bile, bu Protestan meşruiyet içinde yok olmak zorundadır. Burada en sonunda yasanın egemenliği ilk kez tamamlanmakta. “Ben yaşamıyorum, kanun benim içimde yaşıyor.” Bu yüzden, bugüne kadar aslında sadece “onun görkeminin aracı” oldum. Prusyalı bir yüksek subay “Her Prusyalı, jandarmasını göğsünde taşır” demekte. Continue reading