İstenilen ilk topluluk türü ailedir. Ebeveynler, karı-koca, çocuklar, kardeşler bir bütünü yani aileyi oluştururlar ve akrabaların buna katılmasıyla aile çerçevesi genişler. Aile eğer aile yasası (dindar saygı ve aile-sevgisi) üyelerince uygulanırsa, ancak o zaman gerçek bir topluluktur. Ebeveynlerini ve kardeşlerini umursamayan bir evlât, evlâtlıktan çıkmıştır: Evlâtlık yeterince ortaya konulmadığından, bu ilişki anlamsızlaşmıştır, tıpkı geçmişte anneyi ve çocuğunu birbirlerine bağlayan göbek bağının kesildikten sonra anlamsızlaşması gibi. Geçmişte bu bedensel bağla yaşamış olma gerçeği olarak ortadan kaldırılamaz ve işte bu anlamda evlât vazgeçilmez biçimde o annenin evlâdı ve diğer çocukların da kardeşi kalacaktır; ama bir bağın sürmesi için aile tini olan dinsel saygının da sürmesi gerekir. Bireyler ancak ailenin mevcudiyetini kendilerine görev edinirlerse ailenin tam üyesi olurlar, tutucu iseler ancak o zaman kendi kökenlerinden, aileden şüphelenmezler. Bir şey her aile üyesi için sabit ve kutsal olmalıdır, bu şey ailenin kendisidir ya da açık bir ifadeyle: Dindar saygıdır. Aile üyesi aileye düşman olan egoizmden uzak durduğu sürece ailenin devamlılığı dokunulmazlığı olan bir hakikattir. Kısacası-: Eğer aile kutsalsa aileye dahil olanların hiçbiri ondan ayrılamaz, aksi halde aileye karşı “suçlu” olur; aile üyesi, aileye karşı asla düşmanca bir çıkar peşinde olamaz, örneğin aileye ters düşen bir evlilik kuramaz. Kim bunu yaparsa, “ailenin şerefini kirletir” ve “aileyi lekeler”, vb. Continue reading →