Komünistlerin Kurmak İstediği Toplum

Komünistlerin kurmak istediği toplum birliğe en yakın toplum olduğu izlenimi uyandırır.

Çünkü amacı “herkesin iyi durumda ve mutlu olmasını” sağlamaktır. Weitling, sayılamayacak kadar

çok kez “herkesin” diye haykırır, “herkesin”!

Buna bakarak, kimsenin geri planda kalmayacağı sanılır.

Acaba herkesin iyi durumda ve mutlu olması ne demektir?

Acaba herkes için iyi durumda ve mutlu olmak aynı şey midir, herkes aynı koşullar altında kendini iyi durumda ve mutlu hisseder mi?

Eğer böyleyse, “herkesin haki­kî iyiliği ve mutluluğu”, yani “esenliği” söz konusudur.

Bu nokta­da dinin şiddete dayalı egemenliğinin başladığı yere gelmiyor muyuz?

Hıristiyanlık öğretisi diyor ki, dünyevî gösterişe kapılma­yın, hakikî esenliğe erişmeye çalışın dini bütün Hıristiyanlar(Müslüman) olun: Hıristiyan olmak en hakikî esenliktir.

Hıristiyanlık “herkes” için bir esenliktir, çünkü o İnsan’ın, (o hayaletin) esenliğidir. Acaba herke­sin esenliği, Benim ve Senin de esenliğin olabilir mi?

Ben ve Sen o esenliği bizim de esenliğimiz olarak kabul etmezsek, acaba Bizim Kendimizi esenlikte hissettiğimiz koşullar sağlanacak mı?

Oysa bunun tam tersine; toplum belli bir esenliği, “hakikî esenlik” olarak belirlemiştir ve eğer bu esenlik, örneğin “dürüstçe çalışarak rahat bir hayat sağlamak” demekse, buna karşılık Sen tembelliğin keyfini çıkarmayı,

çalışmaksızın rahat ve keyifli yaşamayı yeğli­yorsan,

“herkesin esenlikte” olmasını sağlayacak olan toplum, senin kendini esenlikte hissedeceğin koşulları sağlamaktan sakına­caktır.

Komünizm, herkese esenlik sağlayacağını açıklarken,

bugü­ne kadar emlak gelirleriyle geçinenlerin ve Weitling’in önerdiği sıkı çalışma sisteminde olabileceğinden çok daha iyi bir yaşam sürdü­renlerin rahatını kaçırır.

Bu yüzden ele Weitling şu görüşü ileri sürer: Binlerce kişinin rahatı ve esenliği uğruna milyonlarca kişinin rahatı ve esenliği feda edilemez.

Bu durumda onlar kendi özel esenliklerini “genel esenlik uğruna” feda etmelidirler.

Hayır! in­sanlar, herkesin esenliği uğruna kendi esenliklerini feda etmeye çağırmayacaksın, çünkü bu Hıristiyan tembihi hiçbir sonuç ver­mez; bunun tam tersi bir tembihi, yani kendi esenliklerinin başka­ları tarafından bozulmasına fırsat vermemelerini, bilakis sürekli sağlamlaştırmaya çalışmalarını hatırlatırsanız, bunu daha iyi anlayacaklardır.

Böylece insanlar kendiliğinden bu amaç doğrultusunda başka­larıyla birleşmeye yönelirler ve bu da “özgürlüklerini kısmen feda etmeleri” anlamına gelir. Ama bu fedakârlık herkesin esenliği için değil, kendi esenlikleri içindir.

İnsanları, sevgi ilkesi doğrultusunda kendilerini inkâr ve fedaya teşvik ederek hiç olmazsa yanlış yola sevk etmekten artık vazgeçilmelidir, çünkü yüzlerce yıl süren bu yoldaki etkinliklerden artakalan, yalnızca günümüzdeki misere’dir [sefalettir].

Neden hâlâ kendimizi feda etmenin bize daha iyi ko­şullar sağlayacağını boş yere ümit edelim?

Neden yasalara boş vererek bir malı gasp etmenin bize daha büyük refah sağlayacağı­nı ummayalım?

Bundan böyle verenlerden, armağan edenlerden, sevgi saçanlardan değil, alanlardan, gasp edenlerden, sahiplenenlerden hayır gelecektir.

Gerek Komünizm, gerekse bilinçli ya da bilinçsizce egoizmi lanetleyen Hümanizm, hâlâ sevgiden medet umar.

This entry was posted in General and tagged , , , , , , , , , , . Bookmark the permalink.